Ne de güzelmiş oysa o günler, çok uzak değil daha bir yıl öncesinde herşey ne kadar da olağandı.
Öyle olağan ki, hiç birimiz farkına varamamış, bütün güzellikleri içerisinde barındıran hayatı değirmende öğütür gibi öğütmüş kıymetini bilememişiz.
Memleketin üzerindeki o pasparlak mavi gökyüzü, iliklerimize kadar içimizi ısıtan güneş, kuşların şarkılar söylediği o eşsiz cıvıltılar artık yok.
Bir buhran gibi üzerimize çöken kasvetli hava ve insanların birbirlerine tedirginlikle baktığı, soğuk rüzgarlar estiren hüznün sessizliği hakim artık.
Evet, ne acıdır ki hüzün çökmüş memleketin üstüne.
Ne o eski bayramlar var artık, ne öperek alnımıza götürdüğümüzde şefkat akan büyüklerimizin sıcak elleri.
Sevdiklerimizin mutluluklarını paylaşmaktan aldığımız haz da, yerini taziyelerini paylaştığımız dostlarımızın acılarına bıraktı.
Ne kusur işledik bizler ya Rabb, covid-19 varlığını görmezden geldiğimiz tüm güzellikleri söküp aldı avuçlarımızın içinden.
Layıkı veçhile bir kul olamadık orası muhakkak lakin, yaradana yaklaştıracak mabedin kapıları da yüzümüze kapandı.
Omuz omuza verip güç bulduğumuz vakit namazları, safları sıkı tuttuğumuz Cuma namazları, musafaha ile günahlarımızın parmaklarımızın arasından akıp gittiğine inandığımız selamlaşmalar ve mümin kardeşlerimiz ile aramızdaki muhabbet bağı da mesafe engeline takıldı.
Aynı çorbaya kaşık sallayıp, son lokmamızı ikiye böldüğümüz dostlarımız bile artık çok uzağımızda.
Sosyal medya; güzellikleri, mutlulukları paylaştığımız yer değil artık, hangi dostumuzun, hangi yakınımızın hastalık veya ölüm haberini alacağımızı bilemediğimiz dipsiz bir kuyuya döndü.
Pandeminin acımasız yüzü birçok insanı apansız bir şekilde hayattan koparırken, bir çoğumuzun da yaşama sevincini aldı.
Ben bu işten etkilenmedim veya karlı çıktım diyen olamayacağı bir tarafa, pandeminin küresel ekonomik etkisi tüm dünyayı fena halde vurdu.
Birçok ülkede hayat, içinde barındırdığı bütün lokomotifleriyle birlikte durma noktasına gelirken, ülkemizde de zaten bir süredir dar boğazda olan ekonomi tam anlamıyla bir buhrana dönüştü.
Birçok işletme bilim kurulu kararları gereği kapanırken, faal durumda olan ister makro, ister mikro ölçekli olsun bir çok kuruluş ise iş yapamaz, çarkı çeviremez hale geldi. İşten çıkarmayla ilgili yasal sınırlamalara rağmen birçok çalışan veya işletmeci işinden oldu.
Maske, mesafe, temizlik kuralı hayatta kalabilmemiz için ne kadar gerekli ise bir o kadar da hayatı sınırlı hale getirdi.
Mevcut şartlar altında öyle olması da gerekiyor zaten, her şeyin başı sağlık ve iman. İslam’da da en kutsal şey insan canıdır. İnsan canı her şeyden önce gelir. İnsan yoksa her şey anlamsız.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, bir süreliğine rolantiye alınmış bir hayatla da olsa, geleceğe dair umudumuzu kaybetmeden yolumuza devam etmeli, şer gibi görülen bu musibetin hayra dönüşmesi için yüce Allah’a dua etmeliyiz.
Rabbim akıbetimizi hayreylesin…
“Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” diye niyaz etmişlerdi. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” Bakara Suresi 214. ayet