Birkaç gün önce "Kılıçdaroğlu ve dostlarının hesap edemedikleri gerçek" başlıklı bir yazı kaleme almıştım ve bir sonraki yazımda devam edeceğimi söylemiştim. Bu başlıkla ilintilli bir yazı serisine devam edeceğim; lakin sıcak gündem üzerine "Belediye başkanları Erdoğan'ın mesajını aldılar mı?" konusuna değinmem hasıl oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından organize edilen ve Kızılcahamam'da 3 gün süren kampın ikinci gününde Türkiye genelinden 805 belediye başkanına hitap etti.

Kızılcahamam’da vatandaşlar ve partililer tarafından güller ile karşılanan Cumhurbaşkanı Erdoğan belediye başkanlarına uzun uzadıya bir seslenişten ziyade, kısa, öz, net mesajlar verdi.

Siyasete ilgi duyan vatandaşlar ve teşkilatlar arasında konuşulan "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakın ekibi, danışman kadrosu her şeyi güllük gülistanlık gösteriyor, bazı konuları Sayın Erdoğan'a iletmiyor" şeklinde bir görüş vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Kızılcahamam konuşması ile aslında bunun pek de böyle olmadığını ve her şeyin farkında olduğunu da ortaya koymuş oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hitabından birkaç başlık çıkartılabilir, ancak benim en çok dikkatimi çeken iki husus "belediye başkanlarına 2023 hatırlatması ve gurur kibir yakışmaz" ifadeleri oldu.

Bu güne kadar yersiz ve sebepsiz olarak hiç bir konuya değinmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bu hitabından belediye başkanlarının alması gereken önemli dersler var. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti meşalesine ilk kıvılcımı yaktığı günden itibaren yükü hep omuzlarında taşıdı. Sancağı hiç elinden bırakmadığı gibi, sancağa uzanacak içten ve dıştan bütün elleri hayal kırıklığına uğrattı. Ne pahasına olursa olsun, uğrunda zindanlarda yattığı davasına halel gelmemesi için sonuna kadar mücadele etti ve hep ayakta kaldı. 

Tüm dünya Covid-19 pandemisinin ağır şartları altında birçok açıdan kıvranırken, Erdoğan geçmişte sağlık yatırımlarında atmış olduğu adımlar sayesinde bu büyük sınavdan da ülkeyi başarıyla düzlüğe çıkardı. 

Onca fırtınaya rağmen, büyük bir yıkım yaşamadan gemisini kıyıya sağ salim çıkarmayı başaran Cumhurbaşkanı Erdoğan elbette ki yaralar aldı. 

Bu yaralar en çok da ekonomi de oldu ki; Erdoğan'ın bu yaraları sarmasına fırsat bulamadan, yarayı daha da derinleştirmenin tedavi edilemez hale getirmenin peşinde olan ülke içinden ve dışından bazı çevreler ise son birkaç ayda Erdoğan ve AK Parti cephesine büyük bir baskı kurdular. 

Döviz kurundaki yüksek artış, enflasyon, ekonomi, üst üste gelen zamlar derken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üzerine geldikçe geldiler. 

Durum öyle bir hal aldı ki, muhalefet 20 yıla yaklaşan süreçte ilk defa psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Ta ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta dövizdeki ani düşüşe sebep olan hamlesine kadar. Bu hamlenin ardından döviz piyasasıyla birlikte, muhalefet de şoka girdi. Muhalefet bir süreliğine de olsa adeta sessizliğe büründü ve hamle yapamaz hâle geldi. AK Parti ve Erdoğan'ı seven ve tüm zorlu ekonomik şartlara rağmen ona oy vermek için sebep arayan vatandaşlar arasında ise tam bir bayram havası esti. 

Erdoğan bu hamlesi ile bir süreliğine emanet ettiği psikolojik üstünlüğü muhalefetten geri alırken, vatandaşların dövize meyletmesinin, şuursuzca dövize yüklenerek Türk lirasını döviz karşısında değersizleştirmesinin de önüne geçmiş oldu. Bu hamle ile birlikte milyonlarca vatandaş en güvenli liman olması beklenen TL'ye yeniden geçiş yaptı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan tek bir hamle ile üzerindeki büyük muhalefet baskısını kırdı kırmasına ancak; bu hamle onu muhalefet markajından tam anlamıyla kurtarmaya tek başına yetmeyecek. Bu noktada, Erdoğan'ın uç beyleri olarak tanımladığı, icra makamındaki belediye başkanlarına büyük görev düşüyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kızılcahamam konuşmasında, sahadaki yüzü olan belediye başkanlarına 2023'ü işaret etti. Çünkü 2023'e giden yolda belediye başkanlarının performansları çok önemli.

Belediye başkanları da artık şunun farkına varmalı ki; 2023'de olası bir iktidar değişikliğinde, bir çoğu 2024 sonrasını göremeyecek ve yerlerinde yeller esecek. 

Çünkü birçoğunun esamesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gölgesi ve himayesi olmadan vatandaşta bir karşılığı yok. Ve birçoğu  Erdoğan ile var oldukları gibi, Erdoğan sonrasında da olmayacaklar. 

Öyle ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gönül belediyeciliği sözünü slogan olarak anlayan, afişlere, bilboardlara yazmaktan öte gidemeyen belediye başkanları var. 

Belediye başkanlığı yalnızca hizmet üretmek değil, aynı zamanda yaptığın hizmeti vatandaşa hissettirebilmek, anlatabilmektir. Vatandaşla gönül dili ile konuşabilme, iyi gününde, kötü gününde birlikte olabilme, icraatlarınla vatandaşın hayatına dokunabilme sanatıdır. 

Tüm bunları yapabilmek için etkili bir iletişim dili ortaya koymanın yanında ve örülmüş duvarları, kapatılmış kapıları yıkmak gerekir. 

Ama öyle olaylara şahit oluyoruz ki Erdoğan'ın bunca çabasına, mücadelesine rağmen, kerameti kendinden menkul sanıp, dünyayı kurtarıyormuşçasına erişilemeyen, ulaşılamayan, iletişim kurulamayan belediye başkanları ve himayelerinde kurulmuş özel kalem imparatorlukları var. 

Ankara'yı ele alacak olursak hiç kimse "AK Partili belediye başkanları yatıyor, iş yapmıyor, vatandaşa hizmet etmiyor." diyemez. Ama "AK Partili belediye başkanları yaptıkları icraatları dahi vatandaşa anlatmada güçlük çekiyor." ifadesine eminim ki çok sayıda katılan olacaktır.

Öyle ki bu belediye başkanları yaptıklarını anlatmak için doğru yol ve yöntemleri aramak yerine bakıyorsunuz muhalefetteki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı algı yapmakla, sosyal medya belediyeciliği yapmakla, hiçbir hizmet üretmemekle suçluyorlar.

Bana göre çokta öyle değil ama, velev ki "büyükşehir belediye başkanı hiçbir iş yapmamış olsun" O, yapmadığı hizmetlerle bile vatandaşın gönlünü kazanabiliyor, doğru bir iletişim ile kendisini vatandaşa karşı en iyi şekilde ifade ediyor, peki hükümetin de desteğiyle sayısız hizmetler, yapıtlar ortaya koyan AK Partili belediye başkanları neden yapamıyor bu algıyı, sosyal medya belediyeciliğini?

Burada AK Partili belediye başkanlarının özeleştiri yapmaları, yakın ekiplerine çeki düzen vermeleri, 3 yılda kuramadıkları, olmayan, olsa bile görev verilmesine rağmen yetki verilmeyen medya-basın ekiplerini yapılandırmaları, vatandaşın gönlüne dokunacak, yaptıkları hizmetleri vatandaşın duygularına hitap eder bir biçimde sunmaları gerekmektedir. 

Teşkilatlarda, AK Parti çevrelerinde ve muhafazakâr kesimde sıklıkla duyduğumuz "Reis nasıl olsa bir şey yapar, durumu kurtarır" görüşüne sığınmak, Erdoğan'dan daha fazla performans beklemek yerine AK Partili belediye başkanlarının artık tam anlamıyla geminin dümenine geçip, geminin su almaya başladığının farkına varmaları ve kendilerini ağırdan satan, yüksek gören, minnet etmeyen havalarından vazgeçmeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tabiri ile "gururdan ve kibirden" arınmaları gerekmektedir. Aksi halde 2023 sonrası bu havalarının, balon gibi söndüğüne şahit olabiliriz. 

Son olarak Erdoğan'ın Kızılcahamam'daki şu söyleriyle kapatalım; "AK Parti’de siyaset yapan, görev üstlenen herkes kendi kişisel kariyerinden önce ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarını düşünmek, ona göre davranmak mecburiyetindedir."

Aksi bir durumda AK Parti hükümetinin ülkeye ve vatandaşlarımıza kattığı değerler su gibi akıp gidebilir. Benden söylemesi...

Bayram Polat
Medya Ankara Genel Yayın Yönetmeni