Eşini evde değil, TV ekranlarında arayan sağlıklı aile yapımız!
Aile kavramı, toplumu ayakta tutan en önemli dinamiklerden biri olup, sağlıklı aile yapıları mutlu, huzurlu ve başarılı toplumların güvencesidir.
Eskiden dedeler, babaanneler ile çimentosu sağlamlaşan geniş aileler günümüzde yerini anne, baba ve çocuktan oluşan çekirdek ailelere bıraktı.
Aileler çekirdek olunca yemesi ve yıkılması da kolay hale geldi tabii ki…
Nereden bakarsak bakalım geniş aileler, muhabbetin, saygının, sevginin ve hoşgörünün de daha geniş olduğu ailelerdi.
Şüphesiz eskiden de aile içi tartışmalar vardı ancak aile büyükleri arasında hal belli etmek yoktu. Eşlerin, samimi olmayan rol icabı muhabbetleri kısa sürede küslükleri unutturarak yeniden barışmalara vesile olurdu.
Yani bugün rol olan, yarın gerçeğe dönüşürdü.
Günümüz anne ve babalarının para yettiremedikleri bakıcı ve kreşler eskiden bedavaydı, üstelik de en güvenlisiydi. Anne ve babaların BEDAVA akıl hocaları ve yardımcıları olan aile büyükleri, genç ebeveynlerin gerek çocuk yetiştirmede gerekse maddi ve manevi sıkıntılarında en büyük destekçileriydi.
Peki, hal böyleyken, neyi yanlış yaptık da aile müessesesini yıkmayı başardık?
Öncelikle fazlalık gördüğümüz aile büyüklerimizi evlerimizden çıkardık. Ve bununla kalmayıp, evlerinden yaşlı bakım yurtlarına dahi transfer edenler oldu…
“Allah’tan devletimiz yaşlılara bakım ücreti verdi de birçok yaşlımız tekrar evinde yaşama hakkı elde etti.”
Çekirdek aileyi oluşturan ve hayata karşı gözlerini yeni açmış acemi eşleri kocaman evlerde yalnız bıraktık.
Ev büyük, kişi sayısı az olunca önce muhabbetler azaldı, sonra saygı ve en sonunda da sevgiler yıprandı.
Hele ki sorumluluklardan kaçan kaçana…
Evliliğin özverileri her iki tarafa da ağır geldi. Üstelik sağlıksız bu birlikteliklere bir de çocuklar dâhil oldu.
Evet, tüm bunlar günümüz evliliklerinde bir takım sorunları beraberinde getirdi.
Günümüz evlilikleri bunlarla boğuşurken, daha sağlam ve oturmuş gördüğümüz biraz daha eski evliliklerde ise aklımızın ucundan dahi geçmeyecek başka sorunlar ortaya çıktı.
“Ahlaki Yozlaşma” ile başlayan bir sorunlar silsilesi esasında…
İnsanlar hata yaptıklarında utanırlar ancak çevrelerindeki herkes benzer davranışları sergilediğinde bırakın utanmayı, hatalarını benimser ve daha bir cesaretle yaparlar.
Çevremize şöyle bir bakalım isterseniz; özellikle sosyal medya ve TV programlarına.
Gündüz kuşağı denilen bir zaman dilimi var.
Bu zaman diliminde yayınlanan tüm programlarda kolay kolay şahit olamayacağımız, annelik ve babalık gibi mukaddes vasıflara yakışmayacak ahlak dışı davranışları görür olduk.
40-50 yaşlarında, en az 15-20 yıllık evli insanların ailelerini, evlatlarını geride bırakarak toplum ahlakına aykırı ilişkilere yelken açtıklarını ve bu durumdan da zerre utanmadıklarını izler hale geldik.
Ekran başındakiler ise bu tür ilişkileri lanetlerken, ayıplarken, belki de her gün izlemenin ve görmenin etkisiyle hem kanıksamaya hem de reytingleri uçurmaya başladılar.
Eskinin evli çiftleri, evliliklerinde özveriyi ve fedakarlığı ,sahip oldukları aile mefhumunun gereği görürken ve bir çok sıkıntıya da sırf çocukları için katlanırken artık ne değişti de yuvasını terk eden bir eş,artık evladını umursamaz ve aynı zamanda da bu kadar acımasız oldu..
Ve hatta yaptıklarından da utanmaz oldu…
Acaba toplum olarak hayâ duygumuzu mu kaybetmeye başladık…
Bu konunun ciddi şekilde ele alınması ve üzerinde kafa yorulması gerekmektedir.
Belki de akıllı telefonlarla gittikçe daha az düşünmeye ve herkesten gizli, kendi yanlış ama sırlarla dolu dünyalarımızı oluşturmaya başladık…
Adam inşaatta sabahtan akşama kadar çalışıp evine götüreceği bir ekmeğin hesabını yaparken eşi evde, sanal dünyasında, yeni insanlar tanıyarak sosyal çevresini genişletme derdinde artık!!!
Yahut, kadın evde temizlik, yemek, çocuk diye dört dönerken eşi, yeni âşıklar gibi farklı kadınların arkasından gidiyor…
Sanki 20 yıllık eşini yeni keşfedip onu beğenmediğini yeni anlamışçasına…
Sabahtan akşama kadar TV’lerde bu çarpık ilişkileri izleyen, sosyal medyasında farklı kişiliklerle yepyeni bir dünya oluşturan insanların, ekranlarda gördükleri sayesinde aynı hataları yapma noktasında cesaretleri mi artmaya başladı dersiniz?
Peki, hiç dikkatinizi çekti mi?
TV’lerde en çok izlenen saatlerde tek bir aile ya da eğitim programı yer almaz…
Hem yer alsa da kim izler ki değil mi?
Bir an “reyting malzemesi” bu programlardan nasıl çıkar diye düşündüm ancak ben de cevap bulamadım.
Ekstra ne yapabilir ki bir pedagog ya da eğitimci?
Reyting için birbirine terlik fırlatıp hakaret edemezler ki ya da bir yufkacı bulup onun üzerinden kurgu üretemezler ki…
Evet, acı ama gerçek bu…
Eğer toplum olarak devletimizin de desteğiyle önlem almazsak,bu yanlış örnekleri hayatın normali gibi insanların gözüne sokarsak dünyanın yakında çivisi çıkacak gibi..
Evlilikler ve ailelerde birinci kural saygı temelli ahlak anlayışıdır; bizi biz yapan, geçmişten gelen köklerimizi kurutmayan bu değerlerimize bir an önce geri dönmeli ve sahip çıkmalıyız.
Ekranlardan doğru örnekleri bizler talep etmeliyiz, yanlış örnekleri evlerimizin içine sokmamalıyız ve hatta bir süreliğine akıllı telefonlarımızdan biraz uzaklaşarak kendi aklımıza yoğunlaşmalıyız.
Aksi takdir de daha çok insan karısı ya da kocasını TV ekranlarında aramaya devam edecek…